Ukrayna – Polonya – Almanya – Çekya Bisiklet Turu | 3. Gün Przemysl – Lancut (29.08.2018)

Bu sabah Perla Sanu Camping’te uyanıyoruz. Saat 7’de çalan alarmlar artık kalkma vaktimizin geldiğini söylüyor. Planımıza göre akşama Lancut şehrinde olacağız. Bugünkü rotamız pek uzun sayılmaz fakat önümüzde dün zorla indiğimiz rampayı muhtemelen bisikletleri iterek çıkarma durumu söz  konusu. Dün akşam bu konuyu aramızda konuştuk ve bisikletleri iterken kaybedeceğimiz zamanı sabah daha erken kalkarak telafi etmeye karar verdik.

perla-sanu-camping
Çadırın temizliği önemli 🙂

Çadırdan dışarıya baktığımızda adeta yağmur yağmış gibi çiğ düşmüş ve her tarafımız sisle kaplıydı. Böyle bir havada yola çıkamazdık. Kuruması için çadırımızın dış tentesini çıkarıyoruz ve çocuk parkına asıyoruz. Geçen yıl yaptığımız Tuna Nehri Bisiklet Turunda sabahları 10 ila 20 km arasında yol aldıktan sonra kahvaltı yapıyorduk. Bu yılda aynı şekilde devam edelim dedik ama hava şartları bizi çadırda kahvaltı yapmak zorunda bıraktı. Merve’ye sabaha karşı traktör sesi duyduğumu ve bizi traktörle yukarı çıkarmalarını teklif etmek istediğimi söylüyorum. Kahvaltımızın ardından yavaş yavaş toplanıyoruz. Bu arada sisin etkisi giderek azalıyor. Etrafta bir kişi görüyorum aradığım kişinin o olduğunu anlıyorum. Yanına gidip İngilizce sorsam da anlaşamıyoruz. O Ukrayna’dan Polonya’ya göç etmiş ve Ukraynaca biliyor. Bende Türkçe ve İngilizce biliyorum. İnternette çok az çekiyor translatten cümle çevirisi de yapamıyorum. Bir türlü isteğimizi anlatamıyorum. Fakat anahtar kelime “traktör” ağızımdan çıkınca arkadaş olayı yavaş yavaş anlamaya başlıyor ve gerisi el kol hareketleriyle  geliyor. Sonunda bana hazırlanınca haber ver anlamında bişeyler demeye çalışıyor.

vaude-cat
Sabah çadırımızı toparlarken bizimle oyun oynayan kedi

Bu arada Merve çantaların büyük bir kısmını toparlamış. Birlikte çadırı toparlamaya başlayacağımız sırada traktör sesi geliyor. Traktörü gördüğümüzde ikimizde küçük bir şok atlatıyoruz. Traktör ve römorku çok küçük. Fazla bekletmemek için daha hızlı hareket ediyor, çadırı toparlıyor ve çantalarımızı bisikletlere yüklüyoruz. Görünüşe göre iki bisiklet bu römorka sığmayacak. Ukraynalı arkadaş bir battaniye getiriyor. Bisikletlerden çantaları çıkarıyoruz. Ön tekerleği römorkun biraz dışına çıkarıp bisikletlerimizi sabitliyor.

perla-sanu-camping-traktor
Ukraynalı arkadaş bisikletlerimizi traktörle taşıyor

Aramızda muhtemelen iki kez git gel yapacak felan derken küçük bir cip arkasına yanaşıyor. Biz de çantalarla cipe biniyoruz. Merve çantalarla arka koltukta bende öndeyim. Cipi kullanan arkadaşın ismi Carol biraz İngilizce biliyor ve konuşmaya başlıyoruz. Camp alanının annesinin arazisi olduğunu öğreniyoruz. Yani dün ödeme yaptığımız kişi annesiymiş. Yolun belediye ile ilgili olan problemden dolayı bir türlü yapılmadığını söylüyor. Yokuştan hızla çıkıyoruz. Dün geldiğimiz toprak yolun olduğu taraftan değil de başka bir yoldan bizi tam asfaltın başlangıcına kadar götürüyor. Araçtan çantaları indiriyoruz. Muhabbetimiz biraz daha artıyor. Sonra uzaklardan bir ses geliyor. Bağırarak konuşup anlaşıyorlar ve Carol bize traktörün arızalandığını söylüyor. İyilik yaparken böyle bişey olması bizi biraz mahçup duruma düşürüyor. Merve’yi çantalarla orada bırakıp biz araçla traktörün arızalandığı yere gidiyoruz. Traktör tam yokuşun bittiği yerde bozulmuş. Aralarında konuşuyorlar. Sonra Ukraynalı arkadaşla bisikletlere binip Merve’nin yanına kadar yokuş aşağıya gidiyoruz. Merve bizi gülerek karşılıyor. İnsanları ne kadar da uğraştırdık. Çantaları yüklüyoruz. Fakat henüz işimiz bitmedi. Çadırımız yok. Ben tekrar arabaya biniyorum. Birlikte yola baka baka gidiyoruz. Çadır daha kamp alanın çıkışında traktörden düşmüş. Çadırı bulduğumuza göre tekrar Merve’nin yanına gidebiliriz. Artık bu son her şeyimiz tam (sonradan fark ediyorum ki eldivenim kayıp). Dönerken Carol’a bu yardımı için tekrar teşekkür ediyorum. Fakat bana dediği cümle tercüme olarak şu “Eğer sen benim ülkeme geldiysen ben sana yardımcı olmalıyım.” Bu cümle bende büyük bir etki yaratıyor. Onlara çok zahmet verdik, teşekkür edip ardından bir hatıra fotoğrafı çekilip vedalaşıyoruz. Bu anları yazının sonunda yayınladığımız videomuzda izleyebilirsiniz.

perla-sanu-camping-carol
Perla Sanu Camping’ten bize yardımcı olan Carol 

Artık pedal çevirme vakti. Yine San Nehri üzerine yapılmış bir köprüden geçiyoruz. Bu kez köprünün zemini ahşaptan ve biz geçtikten hemen sonra ufak bir kamyonet köprünün hız sınırının muhtemelen iki katı kadar hızla geçiyor ve köprü jöle gibi sallanıyor. İyi ki köprünün üzerinde biz yoktuk. Buradan sağa dönerek araçlarla birlikte aynı yoldan gitmeye başlıyoruz.

bisiklet-kopru
Bisiklet ve köprü

Yolumuz küçük kasaba ve köylerden, yeşil tarlaların kenarlarından geçiyor. Birçok kez Green Velo tabelasını görüyoruz. Yolumuz üzerinde bir kez daha köprüden geçiyoruz. Bu kez geçtiğimiz köprü aslında bir gidiş ve bir gidiş olmak üzere iki şeritli olarak yapılmış ve üzerinden bir şeridin tamamı bisiklet yoluna ayrılmış. Diğer tek şerit ise köprünün her iki girişinde de bulunan ışıklarla kontrol ediliyor. Köprüden nehir çok güzel gözüküyor. Manzaranın ve yolun tadına doyamasak da devam etmeliyiz.

bisiklet-kopru
Bisiklet ve araçlara eşit yol ayrılmış olan köprü

Köprü hakkında konuşarak ilerlerken Krzywcza isimli bir köye varıyoruz. Burada yol kenarında bulunan marketten alışverişi yapıyoruz. Öğle yemeği menümüzde mısır gevreği bana süt, Merve’ye yoğurt ve bunların üzerine de nektarin var. Karnımızı doyurduktan sonra biraz dinleniyoruz.

krzywcza-ogle-yemegi
Krzywcza’da öğle yemeği

Öğleden sonraki yolumuzda tırmanışlar biraz daha artıyor. Yeşillikler içerisinden bisikletlerimizle ilerlemeye devam ediyoruz. Yol kenarında tarladan böğürtlen toplayan kadınlar bizi tarlaya davet ediyor. Yine birbirimizi anlamıyoruz fakat el kol hareketleriyle anlaşıyoruz. Diyor ki yiyebildiğiniz kadar yiyin, yanınıza da alın. 🙂 Dalından yemek bir başka tatlı oluyor. Böğürtlenleri yedikten sonra teşekkür edip tarladan ayrılıyoruz.

Yolda giderken arkdamdan bir ses geliyor ve Merve’nin suluk kafesi yerinden çıkmış. Termosumuz yere düşmüş. Vidalarından birini bulamıyorum. Suluk kafesi yerinden nasıl çıkar onu da anlamadım. Başka yerde boşta duran vidayı suluk kafesine takıp yolumuza devam ediyoruz. Neyse çok şükür ki yokuş aşağıya inerken felan düşmedi.

skopow-bisiklet
Çıktığı yokuşlara bakan Merve

Yolumuzun üzerinde Pruchnik isimli bir köy var. Biraz mola vermek ve birazda atıştırmalık bişeyler almak için markette duruyoruz. Türkiye’den yanımıza almayı unuttuğumuz için cezve benzeri bir şey arıyoruz ve metal bardak alıyoruz. Burada girdiğimiz süpermarket tarzı yerlerde fark ettiğimiz bişey var. Meyve ve sebzelerin üzerinde çok fazla küçük siyah sinek bulunuyor. Biz yaşadığımız yerlerde hiç böyle bişey görmediğimiz için bize biraz tuhaf geliyor. Molamızın ardından tekrar yola koyuluyoruz.

kopru-bisiklet
Köprüde bisikletlerle

Kamp alanından çıktığımızdan beri farkettiğimiz şey köyler veya kasabalardaki evlerin ve bahçelerin çok bakımlı olması. İnsanlar kendilerine “başını sokacak iki göz odamız olsun” mantığıyla hareket etmeden olabildiğince planlı yaşam alanları oluşturmuşlar. Bunun üzerine uzun uzun konuşuyoruz. Nedense böyle söyleyince oralarda her şey çok iyi sanki sizde çok övüyorsunuz gibi algılanıyor. İyisiyle kötüsüyle biz gördüklerimizi söylüyoruz.

green-velo
Green Velo

Lancut şehrine yolculuğumuz konuşarak devam ediyor. Kanczuga isimli kasabada tam dört yol kenarında bulunan parkta Merve biraz dinlemek istiyor. Bisiklet ve bayraklarla küçük parka girdiğimizde tüm dikkat bizim üzerimize dönüyor. Bir banka oturup biraz soluklanmak istiyoruz. Arka taraftaki evsizler topluğu konuşmalardan bişey anlamasak da bizim hakkımızda bişeyler söyledikleri kesin. İçinden bir evsiz yanımıza gelip bira parası istiyor. Onu yanımızdan göndermeye çalışıyoruz. Adam gitmiyor ve bizi rahatsız etmeye devam ediyor. Parktan ayrılmalıyız. Yola çıkmadan önce rotayı bir kez daha kontrol etmek istiyorum. Bu sırada arkamızdan biri gelip iki tane dondurma elimize tutuşturuyor. Çok şaşırıyoruz ve sonra aramızda şöyle bir diyalog geçiyor.

-Merhaba, bu dondurmalar sizin için.

-Teşekkür ederiz.

-Türk Bayrağını gördüm ve yanınıza geldim. Ben 3 yıl İzmir’de kaldım. Orada hotellerde aşçılık yaptım. Türk arkadaşım Nesim bana çok yardımcı oldu. İşsiz olduğumda kira ödetmedi. Her şeyde çok destek oldular hem de hiç bir karşılık beklemeden. Bende size dondurma ısmarlamak istedim. Belki borcumu ödemiş olurum.

-Öyle mi çok teşekkürler. Türk insanı misafirperverdir. Yardım etmeyi çok sever.

-Evet, biliyorum. Yolculuk nereye?

-Lviv’den yola çıktık, Prag’a doğru süreceğiz. Dondurma için çok teşekkürler.

-Rica ederim. İyi yolculuklar.

Heryerde olduğu gibi iyi ve kötü insanlar burada da var. Yolda iyi insanlarla karşılaşmak turumuza artı mutluluk katıyor. Dondurmayla birlikte biranda yanımıza gelen ve bizi rahatsız eden evsizi unutuyoruz. Tabi parktan da yavaş yavaş uzaklaşıyoruz. Yolda ilerlerken arka tekerleğimin sekiz çizdiğiniz hissediyorum. En uygun yerde durup jant tellerimi kontrol ettiğimde jant telimin kırıldığını görmek beni şaşırtmıyor. Çünkü bugüne kadar çıktığım uzun turlarda jant teli kırmadan turu bitirmedim. Edirne-Antalya bisiklet turunda yanlış hatırlamıyorumsam dört, geçen seneki Tuna Nehri Bisiklet Turumuzda yine turun üçüncü gününde bir ve ilerleyen günlerde bir toplamda iki adet jant telim kırıldı. Sedona markasından jant teli yüzünden çok soğudum. En kısa sürede bisikletimi değiştirmeyi planlıyorum.

sedona-jant-teli
Sedona marka bisikletimin kırılan jant teli

Kırık jant teliyle birlikte akşam üzeri 17.30 gibi Lancut şehrine giriş yapıyoruz. Hemen kamp alanı olarak gözüken Mosir Lancut isimli yerin yakınlarında büyük bir süpermarket bulunuyor. Akşam yemeği için alışverişimizi yapıp kamp alanına doğru yola çıkıyoruz. Günün en büyük süprizi burası. Kamp alanı büyük bir spor tesisi ayrıca biz gittiğimizde tüm kapılar kapalı ve herhangi bir görevli yok. Etraftan geçen insanlara sormaya çalışsakta anlaşamıyoruz. Oysa ki haritada kamp alanı olarak gözüküyor ve ortam tam kamp alanı olmaya uygun. Kalacak başka bir yer planlamamıştık bu durum biraz canımızı sıkıyor.

lancut-bisiklet
Lancut

Bisikletlerle birlikte küçük şehir merkezine gidiyoruz. Merkezde bedava internet yok. Civarda gördüğüm bir otele fiyat soruyorum. Kahvaltısız iki kişi bir gece bir oda fiyatı 170 zloty. Biraz daha bakıp öyle karar vermek istiyoruz. Birinci Kebap isimli bir dükkan görüyorum. İçeri girip selam veriyorum ama kimse Türkçe bilmiyor. Dışarı çıktığımda kepabçının internetine bağlanıp yakınımızdaki hotellere bakıyorum. Hostel zaten yok.  Hastanenin orada bir hotel daha olduğunu haritadan görüyorum. Birlikte oraya doğru ilerliyoruz. İleride başka bir sokakta İkinci kebap isimli bir kebapçıya daha rastlıyoruz. Fakat yine Türkçe bilen kimse yok. Hastanenin oradaki hotelin fiyatı kahvaltısız ve pazarlıkla fiyatı 120 zloty. Başka bir hotel daha bakıyoruz. Onunda fiyatı 150 zloty olunca hastanenin orada bulunan Pensjonat Palacyk isimli hotel en ucuzu gözüküyor. Tekrar oraya gidiyoruz. Pazarlık yaparken görevli bu şehirdeki en uygun yer burası demişti. Geri döndüğümü görünce gülümsüyor. Hotele girişimizi yapıyoruz ve bisikletleri hotelin bahçesine kilitleyip araç giriş kapısını da kapattırıyoruz. İlk olarak bize ferah ve aydınlık bir oda verseler de daha sonra odamızı daha büyük ama aynı zamanda daha karanlık olanla değiştiriyorlar. Akşam yemeğimizin ardından hotelde çamaşırlarımızı yıkıyoruz. Bugün Pruchnik-Lancut arasında 881 numaralı yolu takip ettik.

lancut-aksam-yemegi
Lancut akşam yemeği

Bugün yaşadıklarımızla ilgili hazırladığımız videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz.

Okuduğunuz ve izlediğiniz için teşekkürler 🙂

Günlük yol bilgileri: Perla Sanu Camping – Lancut 50 km

Yorumları Göster

Henüz Yorum Yok

    Bir Yorum Yazın